YAŞAMI MUHAFAZAKARLAŞTIRIYORUZ

YAŞAMI MUHAFAZAKARLAŞTIRIYORUZ


Kendimizi bu toplumun dışında görmemiz mümkün değil ancak acı veren muhafazakar toplum yansıması yaşamımıza yön vermeğe başladı dikkat.

Bu görmezlikten gelirsek hata yapmış oluruz. Kendimizi almış olduğumuz kültür, almış olduğumuz eğitim, dünyaya bakışımız nedeniyle “muhafazakarlığın” dışındayım diye değerlendirsek de bütün bu özelliklerin çok anlamlı şeyler olduğunu bilmeme rağmen tamda bu noktada muhafazakarlık mahalle baskısı nedeniyle bizleri her yerden kuşattı. Zaman zaman çok iyi bildiğim kişilerin, inançların, kültürlerin öylesine farklılık arz eden yansımalarıyla karşılaşıyorum ki adeta bir şamar gibi iniyor suratıma. Hem cinsiyete yönelik, hem dünyaya bakışımıza yönelik, hem ilişkilerde, yaşam biçimimizde hepsi birlikte muhafazakarlaşıyoruz.

Mağdur olduğu söylenen kesim ne yazık ki açıkçası bizleriz. Yıllardır mağdur safsatasıyla beynimizi adeta tornavidayla oyanlar bu gün bizleri sıkıştırdı. Ne acıdır ki farklı renkler ortadan kalkıyor.Çalışma koşullarından, gezi mekanlarına, sokaklardan inancımızın yaşanmasına her şey bu muhafazakarlıktan nasibini alıyor. Demokratik örgütler ve onların içinde kalan kimi unsurlar da olmasa ne yazık ki beyaz bayrağı çekip çoktan teslim olmuştuk. Muharrem Orucu sürecinde izlediğim televizyon programlarında kimini iç huzur yansımasıyla kimini ise kaygı ile izlediğim programlar bu muhafazakarlık yansımasının su yüzüne çıkışıdır.

Zaten ömrümüzü muhafazakar ve bilim, ilim, teknoloji karşıtlarına yönelik mücadeleyle geçirdiğimiz için güven kaynağım ve hiç vazgeçmediğim 30 yıllık örgüt tercihim olması nedeniyle beni ilgilendiren bölüm Alevilik ve Aleviler bölümü; kimine göre sonradan Alevi olunmadığını söyleyen yöneticiler, kimine göre Dertli Divani Dedenin söylediği gibi gönül bağı, hizmet aşkıyla yananların Alevi toplumunda kabul göreceği gibi her hangisi olursa olsun iki şekilde de beni bu başlıklar yaşamsal olarak ilgilendiriyor. O nedenle ulaşabildiğimce bütün kanalları izlemeye çaba gösterdim. Çok “Ayin i Cem"e” girdim. Hiçbir Dede"nin Cem yürütürken farklı kıyafet giydiğini görmedim. Ayrıca Cem"i yürüten Dede"ler farklı ocakların Dede"si idi. Ama hepsi günlük giysileri içinde ancak temiz kıyafetlerle Cem"i yürüttüler. Geçenlerde İstanbul"da yapılan bir toplantıda Dede"leri ayni kıyafet içinde gördüm şaşırdım. Muharrem Orucunda Alevi Örgütlerinin itiraz ettiği gibi özel “iftar sofraları” "n da oruç açılmazdı şimdi Alevi camiasında da insanlar birbirlerini özel sofralar hazırlayarak iftara çağırmaya başladı. Elbette bu bilgilerimde yanlış olabilir, gözlemlerim hatalı olabilir yanlışlarımın düzeltilmesi beni mutlu eder. Haksızlık yapmak istemem.Aleviliğin en güzel yanının inancını kendince yaşamasının olduğuna inanıyorum.”Tuttum aynayı yüzüme,Ali göründü gözüme” bu denli derin bir felsefedir Alevilik, bu felsefedir ben ve benim gibileri bu yola katan. Tabuların, tartışılmazların ve tartışılamazların yaşandığı dünyamızda, gerektiğinde sorgulayan, gerektiğinde isyan eden bu denli özgün ve özgür olan bir inancın bütün korkum adına mahalle baskısı mı dersiniz, adına muhafazakarlık mı dersiniz, yoksa adına ülkemizde taassup mu dersiniz her ne derseniz deyin en az etkileneceği biçimde bu sıkıntılı süreci aşması tek dileğim.


Korkular var, ne yazık ki bu korkuların pek çoğu yerinde korkular, yok sayılamaz Türkiye"de Cumhuriyet sonrası yaşanılan en geri, en muhafazakar dönem yaşanılıyor.1980 yılının temellerini oluşturduğu, güçlendirdiği bu gerici zihniyet nefes almamızı engelliyor. Açılım adına yapılan her hamle ve her adım bana yılların acısına, baskısına ve katliamlara rağmen yaşayan binlerce yıllık inanç ve kültürün örselenmemesi tek dileğim çünkü Anadolu"yu yaşanabilir kılan en önemli tutkal Alevilik Bu kadınlar için de , emekçiler içinde, farklı renkler, farklı kültürler, farklı inançlar içinde geçerli. Bu geri dalgalanıştan her kim rahatsızlık duymuyor ise bir gün çok geç kalınmış olacağını görecekler.

Büyüklerin deyimiyle “ atı alan Üsküdar"ı geçmiş olacak” ancak geçilen, kaybedilecek olan bu sefer Üsküdar değil bir ülkenin yönetim biçimi, ülkenin bizi yeterince tatmin etmese de demokrasisi, yine bizler yeterli görmesek de özgürlüklerimiz , ülkenin aydınlık yüzü olacak.

VE NE YAZIK Kİ BİR TEK TİPLEŞME PROJESİYLE KARŞI KARŞIYA TOPLUM .

Dayatılan; hepiniz anlaşın gelin.

Ne konuda anlaşacağız, elbette farklılıklarımız olacak; belki ayni inanç ve kültürden olabiliriz, belki ayni dilden olabiliriz, belki ayni cinsten olabiliriz ancak dünyaya bakışımız farklı olması nedeniyle biz tek tip olamayız diye düşünüyorum ve bu farklılıklarımız zenginliğimiz. Sürekli bir nakarat halinde ayni istekleri talep edin sözleri biraz yolu yokuşa sürme.Hadi meydan; eğer niyetiniz var ise, eğer samimiyseniz ortak olan talepleri öncelikli olarak yaşama geçirin ve dilinizle yüreğinizin birlikteliğini görelim. Ancak inanmıyorum böylesine muhafazakarlaşan bir yönetimin ve onun yansıması olan bir toplumun demokrasi ve özgürlük sevdalısı olmayacağı gün gibi aşikar.09.01.2009

Emel Sungur,Uzman / ANKARA

Önceki ve Sonraki Yazılar