Salih Ziya CÖRÜT
SUYUN TİCARİLEŞTİRİLMESİ
SUYUN TİCARİLEŞTİRİLMESİ
Son yıllarda özelleştirme adı altında satılan kamu mallarının hat safhaya ulaştığı günümüzde, suyun ticarileştirilmesi neticesi bizleri gelecekte ciddi tehlikeler beklemektedir.
Şüphesiz zarar eden kurumların satışı makul olabilir, ancak toplumun kullanımına açık olan kamu mallarının satışı ise ciddi sakıncalar doğurmaktadır. Bunlardan bir tanesi de içtiğimiz suyun özelleştirme ile birlikte ticarileştirilmesidir.
Bu hususta hepimiz şapkamızı önümüze koyarak çok iyi düşünmemiz gerekmektedir. Suyun ticarileştirilmesinin artı ve eksileri ile tartışılması esastır.
Bu konunun kime ne fayda sağladığı, bir başka kesime ne denli yük getirdiği hesaba katılmalıdır.
Diğer taraftan ne gibi hukuksal sakıncalar içerdiği, dolaylı olarak elimizden alınan tartışmasız haklarımızın ortadan kaldırılması, bilinçli toplum yaratma gereksinimini ön plana çıkarmaktadır.
O halde neler yapmamız gerekmektedir. Her şeyden önce anayasamızda vazgeçilmez haklarımızın neler olduğunu, yasal olarak bazı metaların satılamayacağını, satılması halinde ne gibi sakıncaları beraberinde getireceğini hepimiz idrak etmemiz lazımdır.
İşte örnek olarak Kelkit Vadisindeki HES"ler ile ilgili olarak yapılan bilgilendirme toplantısında içtiğimiz ve kullandığımız suyun ticarileştirilmesinin ne denli sakıncalar doğurduğu gözler önüne serilmiştir.
Sadece suyun satılması ile işin bitmediğini, aksine akarsular üzerine kurulan HES"lerin (Hidro Elektrik Santrallerinin) etki alanına girilmesinin yasak olduğunu düşünecek olur isek, zamanla kuraklık sonucu gerçek sıkıntılar işte o zaman baş gösterecektir. Çünkü köylü, çiftçi su ihtiyaçlarını ancak para ile gidermek durumunda kalacaktır.
Nerede ise yağmur suyunun bile biriktirilmesi paraya dönüştürülecektir. İnsanların topraktan süzülerek akan kaynak sularının içerdiği minerallerden istifade edebilmenin önemli olduğu bilinmelidir.
Git gide ülkemizde acil kamulaştırma, ön ödemeli kontörlü sayaç kullanımı yöntemleriyle her geçen gün değişik uygulamalarla fakirleştirilerek kıskaç altına alınmak istenen vatandaşlarımız, kamusal vazgeçilmezlerimizin ticarileştirilerek ekonomik yönden insanlara dayatılması ise kabul edilemez uygulamalardır.
Özellikle suyun ticarileştirilmesi sonucu özelleştirilen su havzalarının belirli bir kısmı yasaklı bölge olması nedeniyle çiftçi ve köylülerin gelecekte dere ve ırmak yataklarından istifade edemeyip, çevre kirlenmesinin getirisi sonucu ise içme suyuna karışan yabancı maddelerin su içerisindeki oksijeni yok ettiğini de dikkate aldığımızda bizleri gelecekte ne gibi tehlikelerin beklediğini anlamak olasıdır.
Tüm bu yaptırımlarla doğal sit alanları ortadan kaldırılmaktadır. Bunun sonucunda aynı zamanda derelerde yaşayan canlıların yok olması kaçınılmaz olmaktadır.
Artık kuruyan derelerde ötüşen kuşlar bile su ihtiyaçlarını görememe ile yüz yüze kalacak ve buralarda kuş cıvıltısı yerine sessizlik hakim olacaktır.
Bu tür olumsuz uygulamalarla, Köylü-çiftçinin hayvanlarını otlatması esnasında su ihtiyaçlarını karşılayamaz durumda kalacağı ise kaçınılmaz kılınacaktır.
Daha özgür bir dünya, kamusal hakların korunduğu bir gelecek dileğiyle sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Salih Ziya CÖRÜT