Neden Hep istanbul takımları

İstanbul Takımlarından Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, şampiyonluğu kendilerinden başka hiç bir takıma kaptırmamaktadırlar. Lig tarihinde Trabzon’dan başka şampiyon olan bir Anadolu takımı çıkmamıştır. Türkiye Futbol ligi senelerdir üç takımın tekelinde dönmektedir. En ateşli en hararetli kavgaların olduğu şampiyonluk dönemlerinde bile İstanbul takımları şampiyonluk için birbirlerinin önünü açmışlardır.

Süper Lig bugüne kadarki tarihinde 4 farklı şampiyon görmüştür. Fenerbahçe ve Galatasaray 17, Beşiktaş 13 Trabzonspor ise 6 şampiyonluk yaşamıştır. Bu dört takım dışında şampiyonluğa en çok yaklaşan takım ise Eskişehirspor, Sivaspor ve Bursaspor Kulübü olmuştur.
Sivasspor 2007-08 sezonunda şampiyonluğa yaklaşmış fakat 3'lü averajla dördüncü olmuştur.
2008-09 sezonunda şampiyonluğu oynayan Sivasspor 3 hafta kala liderliği Beşiktaş'a kaptırmıştı.
Sivas’ın şampiyonluğu ise son iki hafta maçlarına bağlıydı. Sivasspor’un şampiyonluk şansı iki büyük İstanbul takımı ile oynayacağı maça kalmıştı. 33.haftada İstanbul takımlarından şampiyonluk iddası olmayan Galatasaray Beşiktaşa 2-1 yenilmiş, 34.haftada aynı Galatasaray şampiyonluğu oynayan Sivaspor’u 2-1 yenerek Sivaspor’u şampiyonluktan elemiş ve Beşiktaş şampiyon olmuştu.

İstanbul takımları dışında şampiyon olan ilk ve tek Anadolu takımı Trabzonspor'dur. Trabzonspor’un konumu da teorimize göre çok düşündürücüdür.

TRABZON TEORİSİ
İstanbul takımlarına şampiyonluk yolunu son dakikada hep Trabzonspor açmıştır. 1995-96 senesinde Fenerbahçe ve Trabzonspor şampiyonluğu oynuyordu. Son üç hafta kala iki takımın arasındaki puan farkı 2'ye indi. Şampiyonluğun favorisi Trabzon, kendi evinde karşılaştığı Fenerbahçe’ye 2-1 yenilerek şampiyonluğu Fener’e hediye etmişti. Bu sene şampiyonlukta Fenerbahçe ve Bursaspor rekabet içindeler. Her iki takımın şampiyonluğunu son hafta maçları belirleyecek. Fenerbahçe’nin şampiyonluğunu yine son hafta oynayacağı rakibi Trabzonspor belirleyecek. Bursaspor’un şansı son hafta Beşiktaş ile oynayacağı maça ve Fenerbahçe - Trabzon maçının sonucuna bağlıdır. Fenerbahçe, bu sene Lig’i 5.nci sırada takip eden Trabzonspor’a Türkiye Kupasını hediye ederek UEFA’ya gönderdi. Bakalım İstanbul takımlarının rezerv takımı Trabzonspor, bizden başka Anadolu takımı şampiyon olamaz mantığına göre Fenerbahçe’ye nasıl bir güzellik yapacak. İstanbul takımlarından birisinin daha şampiyonluğunu son dakikada Trabzonspor belirleyecek. Ne kadar tesadüf değil mi?

Takdiri ilahi şampiyonluğu oynayan Anadolu takımlarının son iki hafta kala karşılarına hep derbi takımları çıkıyor. Aynı durum bu senede yaşanıyor. Anadolu takımı Bursasporun şampiyonluğunu son hafta İstanbul takımı Beşiktaş ile oynayacağı maç ve Fenerbahçe-Tranzonspor maçının sonucu belirleyecek. Anlayacağınız şampiyonluk turu İstanbul takımlarının elindedir. Rant teorimize göre İstanbul takımlarından başka hiç bir takım şampiyon olamaz.

AVRUPA LİGLERİ
Peki Avrupa ligleri nasıl? La Liga ve Premier Lig’de aynı şekilde şampiyonluğu birçok takım rekabet içinde tamamlıyor. Bizde lig üç takımın rekabeti ve üç takımdan birinin şampiyonluğu ile noktalanıyor. Süper Lig’de şampiyonluk üç İstanbul takımının tekelinde dönüyor. Son 20 yılda Fransa'da 8, İtalya'da 7, İngiltere'de 6, İspanya ve Almanya'da 6 farklı takım şampiyon olmuştur. Türkiye de ise son 23 yılda 3 takım şampiyon olmuştur.

Rekabetin sınırlı olduğu bu ligde, yurtdışı kanallarının bu ligin yayın hakkını satın alması da mümkün olmamaktadır. Böylelikle değeri artan bir ligin markalaşması, yurtdışına yayın haklarının satılması daha kolay olacaktır. Serdar Çelikler, “Türk Futbolu Kredi Kartı Borçlusu Gibi” Fotomaç / 05.04.2005

Gelelim Trabzonspor’un hikayesine Selanik’ten 1924 mübadelesi gönderilenlerin Sabetayistler’in birçoğu Trabzon ve Rize’ye yerleştirilmiştir. Yani 1924 mübadelesi ile Yunanistan’a gönderilen Rumlar’dan arta kalan mal, mülk ve arsalara Selanik’ten gönderilenler yerleştirilmiştir. Bu süreçten sonra sermaye sahibi zengin elit bir kesim meydana gelmiştir. Trabzonspor’un kurucuları kuşkusuz Sabetayistler’di. Kulübe başkanlık edenler de hep bu kesimdendi. Burada birkaç örnek dışında şahıslara detaylıca değinmeyeceğim. Fakat bir noktaya dikkat çekeceğim, En zengin işadamlarımız Trabzondan çıkıyor, fakat istatistiklere göre en çok işsizlik yaşayan şehirlerimizden birisi de Trabzon’dur.

İstanbul takımlarından Galatasaray da Fransız obediyanslarına bağlı masonlar tarafından kurulmuştur. Kurucusu olan Ali Sami Yen’de İbrani asıllıydı. Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın kurucuları da İbrani asıllıydı. Türkiye’de futbolu kökleştirenler de onlardı.


HAVUZ SİSTEMİNİN ESRARI


Günümüzün futbolu artık bir gösteri endüstrisine dönüşmüştür. Bu devasa pastadan pay
alabilmenin yolu çok tanınmaktan ve marka olabilmekten geçmektedir.

Türkiye’deki futbol kulüplerinin en önemli gelir kaynağını “havuz gelirleri” adı verilen televizyon yayın hakları oluşturuyor. Bunu, maç hasılatları, sponsorluklar, bağışlar ve reklam gelirleri izliyor.
Bu gelirlerin içerisinde televizyon yayın haklarından reklamlara, sponsorluktan turizm hareketlerine, bilet satışlarından forma satışlarına hediyelik eşyadan gıdaya kadar pek çok ayrı kalem yer alıyor.

Zenginler için stadyumlardaki localara kurulan VIP'ler, kulüplerin borsadaki işlemleri, sponsor firmalar, televizyonlardan alınan yayın hakkı ücretleri, takımların logosunu taşıyan forma, kaşkol, kasket, eşofmanları ve minik bir servet oluşturan kombine biletleriyle bir futbol ekonomisi oluşmuştur.

İngiltere’nin yayın gelirleri kendi deyimiyle ifade ettiği gibi 50:25:25 kuralıdır. Bu kurala göre Federasyon, oluşan toplam naklen yayın gelirlerinin başlangıçta yüzde ellisini tüm kulüplere eşit olarak dağıtır. Kalan yüzde ellinin yarısını ise, yani toplamın yüzde yirmi beşini, kulüplerin sportif performansına bağlı olarak kulüpler arasında dağıtır. Yani kulüplerin sezon sonunda bulundukları lig sırası, pastadan kimin ne kadar pay alacağını belirler. İngiliz liginde toplam gelir, sportif rekabeti arttıracak şekilde dağıtılıyor. Tuğrul Akşar, “Avrupa Futbol Sektörünün Finansal Analizi” Fesam, 2005

Fransa modeli dayanışma üzerine kurulu bir sistemdir. Buna göre gelirin, %83'ü 20
kulüp arasında her kulübe eşit olarak, %10'u sportif performansa, yani sezon sonundaki lig sırasına göre, kalan %7 ise her hafta yayınlanan maçlar içinde en yüksek reytingi alan üç maçı oynayan kulüpler arasında popülaritelerine, yani bir hak ediş sistemine göre pay ediliyor. Yayın ihalelerinden lig şampiyonu ile lig sonuncusu eşit gelir almaktadır. Christian Authier, “Futbol A.Ş.”, Çev. Ali Berktay, 3. Baskı, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2002, s.30

İspanya modeline göre Barcelona ve Real Madrid toplam yayın gelirinin üçte birini
aralarında eşit olarak paylaşır. Geriye kalan üçte ikilik kısım ise, diğer takımların (18
takımın) lig sonundaki sportif performansına, yayınlanan naklen maç sayısına ve
popülaritelerine bakılarak dağıtılır. Arda Şanala, “Avrupa’daki Yayın Hakları Ve Türkiye’deki Model” Türkspor-2004

Almanya modeline göre, toplam gelirin yüzde 50’si bütün kulüplere eşit olarak dağıtılır.
Geri kalan yüzde 50’nin yüzde yetmiş beşi yani 4’te 3’ü son 3 yıl baz alınarak
kulüplerin başarısına göre, kalan yüzde yirmi beşte kulüplerin sportif performansları
sonucu aldıkları puanlara göre dağıtılır. Tuğrul Akşar, “Avrupa Futbol Sektörünün Finansal Analizi” Fesam, 2005


Süper Lig’de bildiğiniz gibi havuzdan gelen paranın yarısı, direkt olarak dört büyüklere gidiyor. Kalanını da öteki 14 takım paylaşıyor. Havuzdan gelen para kulüplere adaletli ve eşit dağıtılmıyor. Hatta bu durum mevcut dengesizliği pekiştiren bir niteliğe de sahiptir. Performansa göre bir değerlendirme olmadığı için ligdeki mücadeleyi de teşvik etmiyor. Anadolu takımları açısından şampiyon olmak için bir nedende kalmıyor ortada. İkinci ve Üçüncü Lig takımları bu pastadan sadece ufak paylar alıyorlar. Levent Bıçakçı (Federasyon Eski Başkanı ile Röportaj), Tamsaha Dergisi, Ağustos 2005- Sayı:10, s.3

Bu süreçte Üçüncü lig takımları ise son derecede kıt kaynaklar ile var kalma savaşı veriyorlar.

Havuz sistemi kuruluncaya kadar geçen süre içinde, ilk defa futbol maçlarının yayın ihalesine çıkan federasyon, yayım haklarını şunlara vermişti; Havuz sistemi'nin kurulduğu 1996/97 sezonunda yapılan ilk ihaleyi Erol AKSOY’un Cine5'i (Cine5 yayıncılık ve filmcilik A.Ş.) ilk yıl İçin 40; ikinci yıl için 45 ve 3.yıl için de 55 milyon dolar karşılığında almıştı. Sözleşme süresinin bitiminde 1999/2000 sezonunda açılan ihaleyi UZAN’ların Teleon'u (Teleon Reklâmcılık ve Filmcilik A.Ş.) 2 yıllığına 120 milyon dolara kazanmış, ancak şirket 2000/01 sezonunun ikinci yarısında mali yükümlülüklerini yerini getiremediğinden dolayı sözleşmesi feshedilmişti. Şubat
2001’de yapılan ihalede ise, 2000/2001'in sezonunun ikinci yarısından 2001/2004 sezonunun sonuna kadar, 3.5 yıllık dönemin yayın hakları 465 milyon dolar (%l0'luk TFF payı, %2 Organizasyon payı ve KDV hariç) karşılığında Çukurova Grubu firmalarından Digitürk Dijital Platform İletişim Hizmetleri A.Ş.'ye verilmiştir.

Federasyon ile yayıncı kuruluş arasında imzalanan sözleşmeyle elde edilen yayın ücreti TFF tarafından “havuz sistemi” çerçevesinde kulüpler veya yayın haklarına sahip şirketler arasında pay edilmektedir.

Sözleşme gereği, yayın bedellerinin %50'si şampiyon olan kulüplere (Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray'a %13.25'şer oranında; Trabzonspor'a ise %10.25 olarak) dağıtılır. Geriye kalan %50 ise diğer 14 kulübe (%50 eşit+ %15 lige katılım+ %35 puan esası) şeklinde dağıtılmakta olup; ayrıca 18 kulübün her hak edişinden %3 oranında yapılan kesintiden oluşan meblağ ise 2. ve 3. lig kulüplerine ödenir.
Yayıncı kuruluş tarafından yapılan toplam ödemelerin %50'si havuz sistemi aracılığıyla daha önce Türkiye l.Ligi’nde şampiyon olmuş Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor arasında paylaşılmaktadır.

Naklen yayın gelirlerinin dağıtımında, tamamen dört büyükleri gözeten reytinge odaklı Türkiye paylaşım sistemi, aslında Türkiye futbolunun gelişiminin önünde ciddi bir engel olarak duruyor. Ligde haksız rekabetin giderek artmasına yol açan, adil olmayan bu sistemin en büyük mağduru ise, dört büyüklerin dışındaki on dört Anadolu takımıdır. Tuğrul Akşar, “Avrupa Futbol Sektörünün Finansal Analizi” Fesam, 2005

Türkiye’de Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray ve Trabzon taraftarları için belirsizlik ilkesi (kimin şampiyon olacağına odaklı) söz konusudur. Diğer Anadolu takımlarının taraftarları için belirsizlik ilkesi ise "takımlarının ligden düşüp, düşmediği" ile sınırlıdır. Türkiye'de havuz gelirlerinin adaletsiz dağılımı da, takımlar arasındaki uçurumu büyütmüştür. Ayrıca, önümüzdeki 4 yıl Anadolu takımları şampiyon olsa bile şampiyon oldukları için yaklaşık olarak 5 trilyon para alabilirler (Şampiyonlar Ligi ve UEFA gelirleri hariç).
Ama Beşiktaş veya Fenerbahçe ligde 10'uncu olsa yada küme düşseler bile aslan payını(21–22 trilyon) almaya devam edecektir. Yavuz Semerci, “Fenerbahçe'ye 53, Gaziantep'e İse 14 Milyon Dolar Verecek, Sonra "Rekabet Et" Diyeceksiniz” Sabah – 05/11/2004

Kapitalizmin en önemli kalesi olan Amerika Birleşik Devletleri’nde futbolcular lig yönetimi ile toplu sözleşme görüşmeleri yapabilecek güce sahiptir. ABD Futbol Ligi’nde (MLS) “Oyuncular Birliği” ile “Lig Yönetimi” arasında süren toplu sözleşme görüşmelerine CBA adı veriliyor. CBA’in en önemli özelliği, futbolcuların ücretlerini belirleyen unsurun, ligin elde ettiği toplam gelirden verilen payın yüzdesi olmasıdır.Bununla birlikte ligdeki rekabet eden takım sayısı da kademeli olarak artmıştır. Amerikan Ligi MLS çatısı altında futbol oynayan 385 oyuncu bulunuyor. Futbol sendikası olan Oyuncular Birliği’nin gerekirse greve gidilmesi gerektiği konusunda yapılan oylamada 385 futbolcudan 383’ü olumlu yönde oy bildirmişti. Bu kararın ardından ABD Lig yönetimi (MLS) ile Oyuncular Birliği arasında 2014 tarihine kadar sürecek, Futbolcuların ücretleri ve klüplere aktarılan gelirlerin haksız rekabete dönüşmesini engelleyen yeni bir toplu sözleşme imzalanmıştır. Mustafa Taha, Futbol Ekonomi, Tam Saha Dergisi, Sayı:67, 2007
Yani kapitalizmin kalesi diye yakındığımız Amerika’da futbol sektörü bizim ülkemizdeki futbol sektöründen daha adil ve daha eşitlikçidir.

İngiltere’de her kulüp yıllık kapı gelirinin yüzde dört gibi bir kısmını bütün kulüplere eşit olarak dağıtılmak üzere ayırdılar. İngiltere Futbol Ligi, kulüpler arasındaki eşitliği gözetecek bir anlayışla kurulmuş idi ve gelirin büyük ve küçük kulüpler arasında yeniden dağıtımıma özen gösteriliyordu.


TEKELİZE EDİLEN FUTBOL FEDERASYONU

Bizde başarısızlara kapı açmak adettir. Başaramayanlar basının propagandaları sayesinde başarırlar. İmparator lakaplı Fatih Terim’de bunlardan birisidir. Fatih Terim, milli takımlar teknik direktörü olmak için Federasyon ile 260 bin TL aylığa razı olarak yeni sözleşmeyi imzalamıştır. Bu rakam bir ok mesleğe göre aylık büyük bir kazanç. En üst düzey devlet görevlisi ne kadar alıyor? Bunun nasıl olup da normal kabul edilebildiğini anlayabiliyor musunuz?. Burası Türkiye değil mi? Hani, çocukların okula gidemediği, hastanalerde aylar sonrasına ameliyat sırası verilen, nüfusun önemli bir kısmının açlık sınırında yaşadığı, İşsizliğin veba gibi yayıldığı ve asgari ücretin 621.00 TL olduğu bir ülkede bütün sorunları hallettik, Milli takım teknik direktörüne 260.000 TL aylık veriyoruz! Fatih Terimle bu sürede neler mi yaptık. 2006 ve 2010 Dünya Kupası seçmelerine katılamadık. 2010 dünya kupası elemelerinde en kolay grubu 3.ncü bitirdik.

HERKES BİRBİRİYLE AKRABA
Futbol Federasyon başkanları bugüne kadar hep İstanbul takımlarının başkanlarından ve yöneticilerinden çıkmıştır. Bu süreç ilk olarak Galatasaray Kulubü’nün Başkanı Yusuf Ziya Öniş 1922-26 , Yönetici Sadi Karsan 1943-48, (Ahmet Emin Yalman’ın yakın akrabasıdır.) 3 dönem başkanlık yapan Selanikli Ulvi Yenal 1949-52 başlayarak devam etmiştir.
Bu süreçten sonraki dönemlerde Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonsporlu yöneticiler Federasyona yönetim kurulunda yer alarak başkanlık yapmışlardır.

Türkiyede İstanbul takımları aile şirketi gibidir. Federasyon başkanları ile klüp başkanları birbirlerinin akrabalarıdırlar. Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören, Futbol Federasyonu eski Başkanı Haluk Ulusoy'un amca kızı Revna Demirören ile evlenmişti. Dolayısıyla Beşiktaş Başkanı, Haluk Ulusoy'un eniştesi sayılıyor. Ulusoyların babaları Osman Ulusoy 67-70’de iki dönem Trabzonspor’un başkanlığını yapmıştı. Yeğen Haluk Ulusoy ise 4.dönem Futbol Federasyonu başkanlığı yapmıştır. Ulusoyların kızlarından Revna Hanım’ın kardeşi Merva Ulusoy, Şişli Terakki Okullarından mezundur.

Milliyet Gazetesi’nin Merva Ulusoy ile yaptığı bir röportajda ailedeki isimler ile ilgili şunları söylüyordu.

“Ailede bütün kızların isminin 'a' ile bitmesi bir kural”

Sizin isminiz neden Merve değil de Merva?

Merva Arapçası, orijinali. Merve ise Türkçe ses uyumuna uydurulmuş hali. Bizim ailede kızların isimleri çok ilginç. Biz üç kız kardeşin isimleri Emra, Revna ve Merva. Hepimizin de birer kızı var. Onların isimleri de Cemra, Yelda ve Meyra. Revna'nın orjinali de Revnak ama sonu 'a' ile bitsin diye 'k'yi atmış annem. 13 Şubat 2005 – Milliyet Pazar

Merva ve Revna burada (Onosmastique) isimolojinin ne denli önemli olduğu daha iyi anlaşılmaktadır. Nitekim buradaki isimler İbrani isimleridir. Akrabalık bağlarına detaylıca değinmeyeceğim.
Türkiye Futbol Federasyonu Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana bu kesimin tekelindedir. Futboldan gelen milyonlarca dolarlık rant onların tekelinde dönmektedir.Federasyonda kökleşmiş bu camia’nın krolonojisini biraz incelediğinizde ilginç detaylarla karşılaşacaksınız.

Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener’in dedesinin dedesi Akil Koyuncu, Bülbülderesi mezarlığının Karakaşiler bölümünde yatmaktadır. Mahmut Özgener’in annesi Bige Özgener, 1964-1973 İzmir Belediye Başkanlığını Osman Kibar’ın kızıdır. Osman Kibar da, Işık Lisesi Mezunuydu. Mahmut Özgener’in babası Esin Özgener bir dönem Altay kulubünün başkanlığını yapmıştı. Özgener ailesi, Koyuncu ve Şamlıoğlu, Erbil ve Çelebi aileleri’nin yakın akrabalarıdır. Ve ailenin fertlerinin birçoğu Bülbülderesi’nde Karakaşiler bölümünde yatmaktadırlar.

İstanbul takımları bu kesimin tekelinde kurulmuştur. Burada şahısları isim isim ve akraba bağları ile detaylıca yayınlamıyorum. Daha sonraki dönemlerde uzunca dile getireceğim.
Anlayacağınız Süper Lig seçilmişlerin Ligidir. Süper Lig değil de seçilmişlerin aile ligi de diyebiliriz. Burada Şampiyonlar bellidir. Bizlere yutturulan ezeli rakipler, Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray hikayeleri! Bunların ezeli rakiplikleri sadece tribünde kalır. Onların ezeli rakipleri halkımızdır. Biz onları birbirlerine ne kadar ezeli rakip görsek te onlar bir aile şirketi gibidir. Tekellerine geçirdikleri Lig ile diğer Anadolu takımlarını ve halkımızı sömürüyorlar. Reklam anlaşmaları, Yayın ihaleleri ve Havuz sisteminden gelen paralar yıllarca seçilmişlerin cebine aktı.

Türk Futbolu gençliğimize bugüne kadar ne kazandırdı ? Yıllarca bu gençlik futbol ile nasıl terörize oldu? Sosyal uyanıklılığımız ucuz futbol programları ve futbol fanatizmi sayesinde bitti. Halkımız yıllarca psikolojik savaş yöntemleri ile uyutuldu. Onlar ise tekellerine geçirdikleri Lig ile halkımızı sömürerek kasalarını doldurdular.

Yazının tamamı için linki tıklayın

http://www.odatv.com/n.php?n=neden-hep-istanbul-takimlari-sampiyon-oluyor-1005101200

Salim Meriç
Odatv.com

Önceki ve Sonraki Yazılar