Abdullah AYDIN
TERÖR, SAVAŞ, DEPREM VE ANAYASA
Terör, çağımızın sosyal ve siyasal bir hastalığı olarak kabul edilir. Tarih boyu var olmasına rağmen, çağımızda daha sık rastlanır olmuştur.
Teknolojinin gelişimine paralel şekil değiştirirken, aynı zamanda hedef ve amaçlarda da değişim geçirmektedir. Hedef ve amaçlara paralel malzeme ve yöntem değişiklikleri yaşadığı da dikkat çekmektedir.
1980 darbesinin iç teröre büyük oranda neden hazırladığı ve Ceza Evlerinin okul görevi yaptığı inkâr edilemez. Ceza Evlerinde, daha sıkı bir örgütlenmenin ve ideolojik kemikleşmenin öğretimi yapılmış, adi suçluların bile, siyasi terör ekibine katılması sağlanmıştır.
Başlangıç yıllarında yetkiliklerce ‘3-5 çapulcunun işi’ diye nitelendirilen ve siyasi talepler öne koymayan terör, otuz yıl içinde Dünya’nın en kanlı ve en organize ve en büyük ‘siyasi terör örgütüne’ dönüşmüştür.
Kimi yetkililer PKK örgütünün yaptıklarını halen sadece terör olayı olarak görmekte, mücadele yöntemini ve elemanlarını ona göre geliştirmekte veya geliştirememektedir. Yaşadığımız olaylar PKK’nın, davranış, eylem ve iç-dış ilişkileri ile terörü benimsemiş siyasi bir savaş mekanizmasına dönüştüğünü gösteriyor. Aynı anda birçok yörede ve kentte şiddet olaylarını organize edip yönetebiliyorsa, elinde son model silâhlar varsa, eleman sayısı binlerle ifade ediliyorsa, istihbarat bilgileri anında elde edebiliyorsa ve siyasi talepler öne sürerek Devlet yetkilileri ile (siyasiler dâhil) görüşme ve pazarlık yapabiliyorsa, karşınızdaki bir terör örgütünden ziyade, terörü yol olarak seçmiş siyasi bir savaş örgütü var demektir.
Bir örgüt yörenin Milletvekillerini, Belediye başkanlarını, seçimle göreve getirilecekleri tespit edip seçtirebiliyorsa, Gazete, Dergi, Radyo ve Tv istasyonları kurabiliyorsa…
Aynı örgüt, aynı zamanda birden çok İl ve İlçede kitleleri sokağa döküyor, güvenlik güçleri ile kavga ettirebiliyorsa…
Parlamentoda bir siyasi Parti o örgütün ağzı ile konuşuyorsa, karşınızdaki yapıyı küçümsemek ve sadece terör bazında değerlendirmek yanlış olur, hataya götürür…
Bu yapıya karşı sizde Uçak, Helikopter, Tank ve Topla karşı durmaya çalışıyorsanız, ortadaki olaylar sadece terörü değil, bir savaşın varlığını gösterir.
PKK ve Kürt sorununda terör, siyaset, sosyoloji ve dış politika iç içe geçmiş durumda. Irak’ın kuzeyindeki yönetimin de PKK olayının dışında saymak, ilgisiz kabul etmek büyük bir siyasi yanlış olur, oynanan oyunun doğru algılanamadığı anlamına gelir…
Bu sorunun temelden çözümünde sadece Devletin mücadelesi yetmez. Temel çözümde, kendini Kürt olarak tanımlayan yurttaşların katkısı esastır. Günümüzde uygulanan değişik yöntemler sürekli olsa bile, Kürt kökenli yurttaşların samimi katkıları olmadan yörede ve giderek ülkeye yaygınlaştırılan terörün önlenmesi hayli zor olacaktır. Yöre halkının ve ülkeye yayılan Kürt kökenli yurttaşların PKK terörüne karşı her türlü konuda örgütlenmeleri ve bu konuda Devletin de her türlü güvenceyi yurttaşlara vermesi gerekir. Özellikle, yöre halkı teröre karşı çıkmadıkça, bu sorunun çözümü tarihe taşınma tehlikesi içeriyor. Türkiye’yi kemiren ve kanını emen bu hastalıkla mücadelede, bu ülkede yaşayan herkes kendini görevli bilmek zorundadır. Terörle içselleşme tehlikesi içinde olan Kürt sorununun devamı, bu ülkenin ve tüm insanlarımızın geleceğini çalıyor, istikbaline soru işaretleri taşıyor…
Bu topraklar, bu toprakların insanları tarih boyu acılarla, çilelerle yoğrulmuş, her seferinde de yaşadığı olumsuzluklardan başı dik çıkmıştır. Kendi içinde, kendi dışında ve Doğa ile sürekli savaş içinde olmuş, ama birbirine hiç mi hiç küsmemiştir. Şimdi de küsmeyecek, yine birlikte yaşamaya devam edecektir.
Van ilimizde meydana gelen Deprem, birbirimize ne kadar muhtaç olduğumuzu, kimi kışkırtmaların ve terör hareketlerinin anlamsızlığını, ayrılık tohumu saçanlara umarım bir kez daha hatırlatmıştır. Van depreminde teknolojik ve kontrol ihmali yaşadığımızı unutmamak gerekiyor. Bu ülke insanı Doğa ile olan savaşından da mutlaka başarıyla çıkacaktır. Anayasa sevdamız devam ediyor. Niçin yeni bir Anayasa? Yaptıklarımızın gereklerini yerine getirmediğimizden. Yeni oluşan Meclis Anayasa yapabilir mi? Yapar, ama yapmamalı. Neden? Çünkü Halk iradesini yansıtmıyor. Neden yansıtmıyor? Çünkü seçildiği addedilen vekillerin kimi terör örgütünce, geri kalanı da Parti başkanlarınca sıralanıp halkın önüne sunulmuştur. Halk Demokrasi mutfağına yanaştırılmamış, önüne konan antidemokratik yemeği yemeye zorlanmıştır. Üstelik uygulama kafaları böyle oldukça, elli kez Anayasa yapsanız yine bir şey değişmez. Asıl olan niyetin iyi olmasıdır.
Terör ve Deprem dolayısıyla kaybettiklerimizi saygıyla anıyoruz. Çileli Ulusumuzun bir kez daha başı sağ olsun!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.