Abdullah AYDIN
ZİNDANLAR KAÇ DÖNÜM
ZİNDANLAR KAÇ DÖNÜM
ABDULLAH AYDIN
Zindanlar, Hapishaneler, sokak diliyle kodesler… Acıların, çilelerin, hasretliğin uzun uzun, koyu koyu yaşandığı zindanlar… Günde bin kez gün sayıldığı, belki bin kez saatlere bakıldığı hapishaneler… Her kilit şakırtısında kimilerinin titrediği, kimilerinin kapıda bekleyen görevlinin müjdeyi verecek sesinin çınlamasını beklediği zindanlar… Yanık, dertli, çile kokan, hasret kokan türkülerin canhıraş söylendiği karanlık dehlizler, hücreler…
Geçmişte de, günümüzde de Anadolu halkı zindanlardan, hapishanelerden çok çekmiş ve çekmekte… Anadolu topraklarında yapılmış ve bugün tarihi eser olarak korumaya çalıştığımız kale yapılarının göze çarpan ilk özellikleri; mutlaka bir zindan, işkence ve hapishane bölümünün varlığıdır. Herhalde bunların tümü, hak için, hukuk için yapılmamıştır herhalde…
Hapishaneler, tarihin her döneminde ve her sistemde, toplumun bizzat kendisi, yasaları veya egemenleri tarafından, kendilerince zararlı gördükleri grup ve kişilerden kurtulmanın ve onları zapt-ı rapt altında tutmanın aracı olarak kullanılmışlardır. Her ne kadar, günümüzde hapishaneler birer eğitim ve rehabilitasyon (İyileştirme) merkezlerine dönüştürülmeye çalışılsa da, binaları modernize edilse de, personeli insan hakları konusunda eğitilmeye çalışılsa da, insanlar üzerinde isminin ve ürkütücü kasavetinin ağırlığı hep hissedilmektedir ve hissedilecektir…
Tarihi süreçte, mevcut yönetici ve yönetim anlayışlarına karşı olanları, konulan kurallara uymayanları cezalandırmak ve onlardan kurtulmak için hapishane sistemini oluşturmayı kısmen kabullenebiliriz. Yeni bir model bulunmadığına göre, insan haklarına saygılı bir cezalandırma yönteminin çarelerini arayıp, hukukun suçlu gördüğü insanlar daha insani bir yöntemle cezalandırılabilir, eğitilerek topluma kazandırılabilir. Şu veya bu halden suçlu kabul edilen insanların varlıklarını korumak, yaşamlarının sağlıklı bir şekilde devamlarını sağlamak insani ve toplumsal görevimiz olmalıdır… Bu konuda en büyük görevli ise; Devlettir. Devlet, her hâl ve şart altında her yurttaşının hayat hakkını korumakla mükelleftir. Aksine durumda, devlet olma özelliğini kaybeder…
Günümüzde hapishaneler gerekli kurumlar olarak yorumlanabilir. Ancak ülkemizde son otuz yılın en büyük harcamalarının hapishaneler için yapıldığını da unutmamak gerekir. Sistem yönetiliş ve işleyiş itibariyle daha çok zindana ihtiyaç duyduğunu gösteriyor.
İnsanları, kitleleri sadece hapishanelere doldurmak, yeni yeni hapishaneler yapmak yönetenlere ve işlemesini istedikleri sisteme yetmemiş olmalı ki; ülke topraklarının bir bütün halinde hapishaneye dönüştürmek istenmesini ve bu uğurda bilerek veya bilmeyerek bitmez çabalar gösterilmesini anlamak mümkün değil, yapılanlar akıl kârı değil…
Yıllardır yaşayıp, acılar ve hüzünlerle alıştığımız terör olaylarının şekil değiştirip şehirlere yayılması…
Yanlış modellerle işsiz bırakılan insan yığınlarının adeta açlığa terk edilmesi…
Özellikle genç yaştaki insanların yaşamdan umutlarını kestiklerinden dolayı yaygınlaşan intihar olayları…
Sivil kesim bir yana, Devletin çocukları korumak amacıyla kurmuş olduğu kurumlarda yaşanan, çocuklara yönelik taciz olaylarının yaygınlaşma eğilimi göstermesi…
Yanlış politikalar yüzünden Tarım ve Hayvancılık çökertilerek, köylerin yaşanılır olmaktan çıkarılması, işsiz ve yoksul sınıfına milyonlarca insanın daha katılması…
Yeterli delil olmadan yığınla insanın tutuklanarak, aylar ve yıllarca sorgusuz sualsiz hapishanelerde çürütülmesi…
Tüm ülkede ve halkta yaygınlaşan ‘Büyük gözaltı’ düşünce ve korkusunun yaygınlaşması…
Her türlü gücü ele geçirmek uğruna, Devlet mekanizmasını kullanarak, oluşturulmuş yerleşik kurumlara karşı açılan açık ve gizli tahrip saldırısı ve tüm gücün ‘Yürütmenin’ elinde toplama isteklerinin toplumda yarattığı endişe ve korkunun yaygınlaşması…
Devleti elinde bulunduran güç sahiplerinin hukuk tanımazlığı, İnsan ve Yurttaş haklarını yok sayar davranış ve uygulamaları…
Bu sayılanların yapılıp yaşandığı bir ülkede yeni yeni zindanlar, hapishaneler yapmaya gerek yok. Ülke bütün olarak hapishaneye dönüştürülmüş zaten. Devlet gücüne sahip olanlar da, tasavvur ettikleri büyük hapishanede Gardiyanlık görevine oldukça hevesli görünüyorlar…
Metrekareyle, dönümle ölçülen bina tipli hapishaneleri yönetmek belki kolay olabilir. Ama yüz binlerce kilometrekare büyüklüğündeki hapishaneyi ve on milyonlarca tutukluyu yönetmek imkânsızdır. Bu gün, kendilerinde bu hapishaneyi yönetecek gücün var olduğunu zannedenlerin, yanıldıklarını anlamaları geç olmayacaktır…
AKP ve Başbakan Tayyip Erdoğan oyunu yanlış ve tehlikeli oynuyor. Bilinmeli ki; Türkiye ve halkı öyle kolay yutulacak, kolay hazmedilecek ve kolay sindirilecek lokmalar değildir. Birilerinin boğazını tıkayabilir, midesine oturabilir!
Aman, aman dikkat!!!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.