Ordu’da Açlık

 


Açlık sözcüğünü bir yazıya başlık olarak koymak bile ürkütücü. Ama 1950 yılında bu ürkütücü başlık Ankara’da çıkan Zafer Gazetesinde hem de manşetten büyük puntolarla verilmişti.

Haber şu şekildeydi.

“Başmuharririmiz Ordu’dan bildiriyor. Karadeniz’de Açlık.”

Haberin devamında ise, Karadeniz’de açlık başladığı, bu yüzden Ordu ilinin Gölköy, Fatsa ve Ünye kazalarında bazı köylerin boşaldığı anlatılmaktaydı.

Zafer Gazetesinin bu haberi üzerine ortalık karışmıştı. Ve konu Ordu milletvekili Yusuf Ziya Ortaç tarafından meclis gündemine de taşınmıştı.

6 Şubat 1950 tarihinde gerçekleştirilen Meclisin otuz dokuzuncu birleşiminde, Yusuf Ziya Ortaç, dönemin Ekonomi ve Ticaret Bakanı ve Diyarbakır milletvekili Vedat Dicleli’nin cevaplaması isteğiyle bir soru önergesi vermişti.

Yusuf Ziya Ortaç, meclis tutanaklarına geçmiş haliyle bakanlığa şu soruları sormuştu?

“Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,

Aşağıdaki sözlü sorumun Ticaret Bakanı tarafından cevaplandırılmasını  saygı ile rica ederim.

1. Karadeniz bölgesinde açlık başladığı hakkındaki neşriyat doğru mudur?

2. Ordu İlinin Gölköy, Fatsa, Ünye kazalarında açlık yüzünden bazı köylerin boşaldığı doğru mudur?

3. Doğru ise buna karşı ne tedbir alınmıştır?”

Bu sorular üzerine Ticaret Bakanı Vedat Dicleli verdiği cevapta; Gazetenin haberinin gerçeği yansıtmadığını ve haberin başlığının açlık olarak verilmesine rağmen haberin içeriğinde açlıktan bahsedilmediğini sadece mısır ve buğday sıkıntısının yaşandığının belirtildiğini belirtmişti. Bakan, devamında ise bu konunun araştırıldığını ve valilikle gerekli irtibat kurularak gerekli tedbirlerin de alındığını geniş bir şekilde izah etmişti.

Ticaret Bakanının bu açıklamalarından sonra Yusuf Ziya Ortaç söz alarak şu konuşmayı yapmıştır.

“YUSUF ZİYA ORTAÇ (Ordu) —Muhterem arkadaşlar, Sayın Ticaret Bakanı hepimize ferahlık veren bir açıklıkla meseleyi aydınlattı.

Teşekkür ederim. Kendisi ile tam bir mutabakat halindeyiz, Ancak, konunun ehemmiyeti vardır.

Meseleye biraz daha açıklık getirmek için birkaç söz söyleyeceğim.

Bir memlekette açlık, kaba bir tasnif ile üç türlü olabilir

1. Kuraklık yağmur, sel, çekirge hücumu, mahsulü yakar, çürütür, biçer, Devlet vatandaşın imdadına koşamaz, kıtlık olur.

2. Kıtlık yoktur, Pazarda her çeşit gıda maddesini bulursunuz. Ancak, bir kısım vatandaşta satın alma kudreti olmaz. Mevzii bir yaşama sıkıntısı başlar, insanların iş ve ekmek derdine düştükleri görülür.

3. Vatandaşlar açız demez. Karınlarının doyduğunu sanırlar. Fakat hakikatte insan vücudunun muhtaç olduğu gıdayı alamamakta, gizli ve ağır bir sağlık çöküntüsü içindedirler.

Ana çizgilerle üç türe ayırdığım açlık çeşitlerinden Ordu 'da hepsi var mıdır? Yahut hiç biri yok mudur?

Sevinçle arz edeyim ki, büyük bir afet olan birinci nevi açlık, yani kıtlık, Ordu'da yoktur ve olamaz da.

Çünkü:

1. Kara, yangına uğrayıp tanelenmeyen mısır mahsulü, ancak Şubat sonlarına kadar Ordu'yu besleyecek miktarda idi. Şubattan sonra Devlet yardımı isteniyordu. Bu yardım yapıldı yapılıyor ve yapılacak. Tedbirlerini vaktinde alan hükümetimize teşekkür borcumdur. Ordu'da Devlet satışı mısır, artık vatandaş isteğine arz edilmiş bulunuyor. Bunun dışında tüccarın sevk ettiği mısır da, peşin para ile Devlet fiyatından asla büyük bir fark göstermeksizin satılmaktadır.

Binaenaleyh Ordu ilinde kıtlık denecek korkunç bir açlık şekli mevzuubahis olamaz.

2. Ordu İlinde bu yıl yirmi milyon kiloya yakın patates yetişmiştir. Patatesin kilosu, istihsal bölgelerinde beş kuruştur. Binaenaleyh kilosu beş kuruştan yirmi milyon kilo patates satılan bir vilâyette de kıtlık manzarası gösteren bir açlık olamaz.

Burada da rahat bir nefes aldıktan sonra, gerçeğin rengini değiştiren pembe bir gözlük takmaktan şiddetle kaçınarak ilâve edeyim ki, Ordu'da üç çeşide ayırdığım açlıktan en korkuncu olan kıtlık katiyen yoktur.

Fakat ikinci ve üçüncü nevi sıkıntılar büsbütün yoktur denemez.

Mahsulünü  borcuna yatırmış, kredisini doldurmuş, küçük ve dar toprak sahipleri ve henüz toprağa kavuşturamadığımız bir kısım vatandaş satın alma kuvvetlerini kaybetmiş, darlığa düşmüşlerdir. Yalnız, ben ve diğer Ordu Milletvekili arkadaşlarım, Ordu'nun kaderiyle sımsıkı alakamız dolayısıyla yakinen biliyoruz ki, bunlar, bir memleketin genel hayat manzarasını bozacak kadar tehlikeli bir yekûn tutmaz. Böyle sıkıntıya düşmüş insanlar, yalnız Ordu'da değil, memleketin her köşesinde, hatta dünyanın her köşesinde bulunur.

Ancak muhterem arkadaşlar, üzülerek söyleyeyim ki işe politika karışınca, açla toku ayırt etmek de imkansızlaşıyor. Bunun tecrübesini geçen yıl yine kendi bölgemde bizzat yaptım ve açım diyen nice kışkırtılmış toklarla da karşılaştım.

Üçüncüsüne gelince… FAKİR ORDU KÖYLÜSÜNÜN İKİ ANA GIDASI VARDIR. MISIR EKMEĞİ İLE TURŞU. BİR VİCDAN UTANCIYLA ARZEDEYİM Kİ; ORDU KÖYLÜSÜNÜN YOKSUL TABAKASI BİZİM YEDİKLERİMİZİN TADINI DEĞİL, ADINI BİLE BİLMEZ. ÎNSAF İLE DÜŞÜNELİM; BEŞİKTEN MEZARA KADAR YALNIZ MISIR EKMEĞİYLE TURŞU YİYEN İNSANLARA, TIBBİ MÂNASİYLE, SIHHİ MÂNASİYLE GIDALARINI ALMIŞ, TOK İNSANLAR DENEBİLİR Mİ?

Bu teşhise göre bir kısım vatandaşların (Açız...) demedikleri zaman bile tokluklarından şüphe etmeliyiz.

Ordu'da açlık meselesi, bence bir kıtlık meselesi değil, bir sağlık meselesidir. Ve bu sağlık meselesi de, bilhassa bir zirai plân, bir zirai kalkınma meselesidir.

Üzüntüyle söyleyeyim ki, meyve bölgesi Ordu'da, fındık bölgesi Ordu'da, mısır bölgesi Ordu'da, soya, patates, fasulye bölgesi Ordu'da ve tavukçuluk, arıcılık, balıkçılık bölgesi Ordu'da Tarım Bakanlığı henüz; (îşte!... geleceğe bu yoldan gidiyorum!) diyecek tek, ama tek adım atmamıştır! Marshall puanından aldığı zirai yardımları kendi belirlediği verimli sahalara ayıran bu bakanlık, Karadeniz bölgesindeki vatandaşların da kendisinden kendi ihtiyacına göre yardımlar beklediğini artık hatırlasın! Bu yardım kuraklık afetine karşı gönderilen tohumlukla ödenmiş olmaz. Biz meyve cinsini ıslah eden, hastalıkları tedavi eden, fındık tarlaları arasına mısır ekmenin lüzum ve faydasını izah eden plânlı, programlı bir yardım istiyoruz.

Ordu Vilâyeti, çeşitli toprak üstü servetleriyle çeşitli toprak altı madenleriyle, çeşitli balık cinsleriyle, zengin fakat el değmemiş bir hazinedir. Şikâyetler işte bu hazinenin üstünde oturanlardan geliyor.

Hükümet, mısır var, herkes istediği kadar alabilir demekle vazifelerinden birini yapmış olur ve Ordu’da kıtlık olmadığını ispat eder.

Fakat (Kıtlık yok) demek (Sıkıntı yok) demek değildir.

Ne çare?.. Memleketin kaderini elinizde tutuyorsunuz. Hayatı, her yandan görecek ve her cepheden tedbirlerinizi alacaksınız. Galiba Sivas Nutkunda, İsmet İnönü: İktidar mevkii, her gün yeni bir başarıyla beslenmek ister demişti.

Sayın Günaltay Hükümetinden bu başarıları bekliyoruz.”

Yusuf Ziya Ortaç, meclis tutanaklarında bu şekilde yer almış olan konuşmasında, Zafer Gazetesinin haberini bir anlamda yalanlayan Ekonomi ve Ticaret Bakanına bir ders niteliğinde olan bu cevabı vermişti. Usta bir şair ve yazarın bakış açısı ancak bu kadar olabilirdi.

Ve Ordu’da açlık yok diyenlere verdiği şu cevapla, aynı zamanda açlığın ne olduğunun da tanımını yapmaktaydı.

“BEŞİKTEN MEZARA KADAR YALNIZ MISIR EKMEĞİYLE TURŞU YİYEN İNSANLARA, TIBBİ MÂNASİYLE, SIHHİ MÂNASİYLE GIDALARINI ALMIŞ, TOK İNSANLAR DENEBİLİR Mİ?”

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.