ÇOK OLUYORUM!

 

Çok oluyorum!

Hakkımı aradığım için çok oluyorum. Sessiz sakin kalan yaşıtlarıma oranla ben biraz fazla oluyorum. Kör gözlere sürme çekip güzelleştirmek yerine, iyileştirmeye çalıştığım için çok oluyorum…
 
Çok oluyorum!
Çünki; bir olguya körü körüne bağlanmak yerine araştırıyorum. Doğruya yaklaşınca etrafımda olan kişilere anlatıyorum. Anlattıkça ve paylaşıldıkça büyüyen bu düşünceler, uyanmamızı sağlıyor ve ben yine çok olmuş oluyorum…
 
Çok oluyorum!
Ben bunu biliyorum. Bilerek ve isteyerek çok olmaya devam ediyorum. Kulak duyarken, göz görürken yürek dayanırmı kuru laflara, geçiştirmelere?
 
Oyalanıyoruz…
Israrla kör edilmeye çalışılıyoruz. Kim farkında bu olayın? Kaçımız bilinçli bir şekilde sohbet ediyoruz? Ya da bir araya gelinen arkadaş toplantılarında kaç defa devlet meseleleri ele alınmıştır? Olmadı içki sofrasında “ne olacak bu memleketin hali” diyen kaç kişiyiz?
 
Bir elin parmaklarını geçer mi?
 
 Saymaya kalksam rakamlar biter mi?
 
Çok oluyorum!
“Sana mı kaldı boş teneke” sözlerini  duyunca şok oluyorum. Edeb yahu dememek için kendimi zor tutuyorum. Üzerine anlaşılmadığımı görünce sinir küpü oluyorum.
 
Var mı öyle bir şey?
Yok…
 
Evet, gerçekten çok oluyorum!
Tamam bardağa dolu tarafından bakabilirsin, ama boşlukları da göz ardı etmemek gerekir. İnsanlar fikirlerini, görüşlerini beyan edemeyecekse ne anlamı kaldı ki?
 
İşsizsem İŞ-Kur’a gideceğim, hasta isem hastaneye… Bu böyledir ve olması gereken budur. Bu ve benzeri hizmetleri başkalarına malederek –sözümona- baştacı etmenin ne gereği var?
 
Çok oluyorum!
Yapılması gerekenleri bilemeyecek kadar küçük değilim çok şükür. Akla karayı ayırt edip, pirinç tepsisindeki taşlarıda görebiliyorum. Yeri gelir ayıklarız da hiç sorun değil!
 
Çok oluyorum!
Olmaya da devam edeceğim. Göle maya çalan hoca misali, ya tutarsa değil; yaptım olacak olmalı! E haliyle “sokma nasihat, tutmaz yarım saat” olunca bizde kendi yöntemlerimizi buluruz.
 
Canan Yücel

 

Önceki ve Sonraki Yazılar