ASLA DİNMEYECEK BİR SIZI.

ASLA ONARILMASI MÜMKÜN OLMAYACAK DAİM İÇİMİZİ YAKACAK

BİR SIZI 

Yaşadığım ülkede tarihe baktığımda sayfaların beyaz rengini karartmış her türlü katliam içimi yakıyor, yakmaya devam edecek ve bir gün herkesin içi acır, içi yanarsa o günden sonra katliamlar yaşanmayacak.

H.Nedim Şahhüseyinoğlu"nun “ Yakın Tarihimizde Kitlesel Katliamlar” kitabı aslında bizlerin kitaplıklarından ziyade ülkeyi yönetenlerin ( kitap okuduklarını pek zannetmiyorum ancak) el altında olması gereken bir kitap. Bu kitabın adı dahi okunduğunda, insan olanın gözüne iliştiğinde içi burkulacak bir başlık. Sayfalar aralandıkça çokta eski olmayan tarihimizi gözlediğimizde; Cumhuriyet döneminden sonra yaşanmış, yok edilmeye çalışılan  kültürlerin, yok edilmeye çalışılan inançların, yok edilmeye çalışılan cinslerin, yok edilmeye çalışan dillerin hangi yöntem, hangi tuzaklar ve en önemlisi hangi insan görünenlerce yok ettiği, yazdığı tarih. İçimizi karartan ancak böylesine karanlığa rağmen yıllardır vazgeçilmeden süre gelen ve ülkede geleceği yazan ayni yazarlar tarafından kaleme alınmış tek kelimeyle hazin hikayeler, toplu yok ediş projeleri. Bu yaşamın gerçeği olan ancak hikaye olarak anlatıldığında, dinlendiğinde dahi tahammül edilemeyen bir tarih ve bu hikayeleri yaşama geçiren, oluşturan, insanları yok etmeye kurgulanan insan kılıklı katiller veya öylesi süreçte sessiz sedasız her zaman ki gibi deri koltuğunda oturanlar bu gün Maraş Katliamının 30. yılında ne işler yapıyorlar;o gün ne demişlerdi

Süleyman Demirel, AP Genel başkanı “ silah kullanılıyor, Alibaba mahallesi silah deposu haline gelmiş. Solculuk Halk Partisi"nin himayesine girdikten  sonra Türkiye bu duruma geldi.”

Alpaslan Türkeş, MHP Genel başkanı “ MHP"yi suçlamak gülünç olmaktır. Emrine aldığı ve yalan yayan istasyonu haline getirdiği TRT de kendini kurtaramayacaktır. Ecevit"i huzurunuzda bir defa daha uyarıyoruz.”

Recai Kutan, MSP Genel başkan yardımcısı “ Maraş"taki kanlı olaylara partimiz katılmadı, Müslüman Türkiye bizim sloganımız değildi” yanıtını vermişlerdi.

daha sonraki yıllarda da onlarca bu baş rol oyuncuları her türlü katliamın yaşandığı tarihimizde, merkezde, kenarda, köşede rollerine devam ettiler.

Maraş Katliam yıllarında diğer siyasi görüşlerin sararan sayfalardaki iz düşümleri;

Bülent Ecevit, CHP Genel başkanı ve Başbakan “ Halkı olayların içine çekebilmek için ve devletle karşı karşıya getirebilmek için mezhep ayrılıklarının belirgin olduğu yurt köşelerinde kışkırtmaların ve tertiplerin yoğunlaştığı görülmektedir. Bunlar devlet dışında bir devlet gücü oluşturmaya başlamışlardır.,

TİKP Genel başkanı “ Dün halka yapılan saldırının başını ÜGD Başkanı Mehmet Leblebici çekmiştir. MHP ileri  gelenlerinden fabrikatör Hasan Balcı iki öğretmen arkadaşımızdan sonra çevre illerden saldırgan toplayanlardandır.Vali ve Emniyet müdürü defalarca uyarılmasına rağmen az sayıda saldırganı dağıtma olanağı varken ne yazık ki adeta olayların büyümesini beklemiştir.”

Behice Boran, TİP Genel Başkanı “Faşist terör istediği yerde istediği gibi kol gezmektedir. Hükümet kesin olarak güvenlik güçlerini kendi kontrolü altına almayı başarmalıdır.”

Nedim Şahhüseyinoğlu"nun kitabına dönüp baktığımızda olaylar böyle başlar;

ÜGD tarafından getirilen “ Güneş Ne Zaman Doğacak” isimli bir film gösterime başlamıştı film esnasında “ Müslüman Türkiye, Milliyetçi Türkiye, Başbuğ Türkeş, Komünistler Moskova"ya” sloganları sık sık duyuluyordu. Filmin bitimine doğru salonda tesiri az olan bir patlama olur. “ Bunu solcular attı” diyerek seyirci tahrik edilerek sloganlarla PTT ve CHP binasına saldırırlar. Ve bu arada sıklıkla duyacağımız Ökkeş Kengel ismi sahnede yerini alır. Katliamın görevlendirmesini, olayların başlamasını ve organizesini yapar.

Bu katliam görevlilerinden olan Kengel"in ÜGD ile görüşme yaparak Kahraman Maraş"taki almış olduğu görevleri yerine getirildiği ve daha genişletilmiş çeşitli yaygın  olayların hazırlıkları noktasında bilgi verdiği daha sonraki tanıklıklardan ortaya çıkmıştır. Gözlerini ırkçılık, sol ve alevi düşmanlığı bürümüş bir güruh adeta düğmeye basılmışçasına harekete geçmiştir. Önce sol görüşlüler ve Alevilerin çoğunlukta bulunduğu Yeni Mahalledeki Akın Kıraathanesine patlayıcı madde atılmış ve iki kişi ağır yaralanmıştır. Daha sonra Devlet Mahallesi civarında oturan sağ görüşlü judo öğretmeni Güngör Gençay"ın olmadığı sırada evine patlayıcı madde atılmıştır. 21 Aralık günü görevi bittikten sonra evine dönen sol görüşlü iki öğretmen yolda silahlı saldırıya uğrar. Öğretmenlerden Hacı Çolak olay yerinde katledilir. Öğretmenlerden diğeri Mustafa Yüzbaşıoğlu yaralı olarak kaldırıldığı hastanede yaşamını kaybeder. Çeşitli oyalamalardan sonra teslim edilen iki öğretmenin cenazesi Ulu Camiye götürülmek üzere yola çıkar yaklaşık beş bin kişiden oluşmuştur kortej. Yürüyüşe katılanlar teker teker aranarak pankartlara kadar her şey toplatılır. Camiye yaklaşıldığında toplanan saldırgan güruh slogan atmaya başlayarak “ Komünistlerin, Alevilerin namazı kılınmaz, Komünistler Moskova"ya” sloganlarıyla saldırıya geçerler. Gruplar arasında kalan polisler kaçarak hükümet binasına sığınır.Saldırgan faşist grup Alevilerin yoğunlukta oturduğu bölgelere dağılarak önlerine geleni dövmeye ve işyerleri, evleri tahrip etmeye başlar. Saldırganlardan üçü hayatını kaybeder, olaylar geç saatte denetim altına alınır. Saldırı sonucu; 100 e yakın işyerinin tahrip edilerek yakıldığı saptanmıştır.

Bu gelişmelerin yayılacağını düşünen Alevi önde gelenleri, CHP ve diğer sol partiler, demokratik kitle örgütü temsilcileri Vali, Emniyet Müdürü ve diğer yetkililerle görüşüp kaygılarını bildirirler.

Şehir harekete geçirilmiştir “Dün komünistler ve Aleviler tarafından katledilen üç din kardeşimizin cenazesi kaldırılacaktır, katılıp son görevinizi yapın” anonsları her katliamda olduğu gibi cami ve belediye hoparlöründe sürekli olarak yapılmaktadır. Sık sık yapılan bu anonslar faşistleri harekete geçirmeye yetmiş ve mahallelerde saldırılar başlamıştır. 23 Aralıkta mahallelerde saldırılar sistematik bir biçime dönüşmüştür. “Alevilere ve Komünistlere ölüm” nidaları eşliğinde adeta kudurmuşçasına yollara düşen faşistler evlere saldırmakta, yakıp yıkmakta, gaz doldurup şişelere evlerin içine atarak yakmaktadırlar. Yangının başlamasıyla evlerden kendini dışarıya atan insanlar dışarıda da ateş bombardımanına tutularak katledilmektedirler. Katliam artık tamamen faşist saldırganların denetimindedir. Yaşananlar yazıldığında kalemin yazamadığı, konuşulduğunda kelimelerin ifade edemediği biçimde hazin ve acı vericidir.

Anasının karnına alışan bebekler o karınlarda dünyayı soluyamadan, gözleriyle görmeden, şefkatli ananın karnında iken dahi katledilmiştir. Saldırganların ağızları köpürmüş, insanlığın “i”sini dahi taşımayan yaratıklar önlerine gelen her şeyi yakarak, yıkarak ve insanların gözlerini bıçakla oyarak “BÜYÜK DAVALARINA ” karşı görevlerini yerine getirmişlerdir. Katliam bugün 30. yılında yürekleri yakmaktadır. Giden evlatlar, eşler, çocuklar yeri doldurulmayacak biçimde karşımızda durmaktadır. Katiller ne yazık ki “ÖDÜLLENDİRİLMİŞLER” dir.

Ökkeş Kengel"in başarısının bedeli MHP ve BBP"den milletvekilliğidir.

Saldırılar önceden saptanan Aleviler başta olmak üzere seçilmiş solcularadır.

Katliamın bilançosu çok ağırdır, en az onun kadar vahim olansa, asıl uygulamaya geçirilme sebebiyse alevi- sunni çatışmasına dönüştürülmek istenmesidir tüm bu olayların..

Tarih cami minarelerinden genellikle Cuma günleri yükselen ses ve o talimata icabet edenleri yazacaktır. Ancak Cumhuriyet döneminden bu güne doğru yol alındığında görünen bu tarih sürecinde 85. yılda baş rol oyuncularının çok değişmediği ortada duran bir gerçekliktir. Ayrı bir gerçeklik olarak gördüğüm İnanç yerleri olan camilerin bu amaca hizmet etmek üzeremi bu denli çok yapıldığı da benim kafamda hep soru işareti olarak kalacaktır.

Katliamın bilançosu 111 ölü, 1000 in üzerinde yaralı, 552 tahrip edilen ev, 289 yakılan, tahrip edilen işyeri, 8 adet yakılan otodur.Asla onarılması mümkün olmayan ve daim sızlayacak bir sızı. Bize tarihin acımasız katliamlarını unutturmadığı ve gözler önüne sergilediği için hocam Nedim Şahhüseyinoğluna yazdığı bu belgesel için çok teşekkür ediyorum.

22.12.2008

Emel Sungur

Önceki ve Sonraki Yazılar