Şair Ali Öztürk

Şair Ali Öztürk

MARKA OLMAK...

Ülkemizde bir çok il veya beldenin adı, orada yetişen veya imal edilen ürün, veyahut da  tarihi ve turistik mekanlarla birlikte bir bakıma marka olarak anılmaktadır.

      Örneğin Trabzon; Akçaabat köftesi, Vakfıkebir Ekmeği, Sürmene bıçağı, Trabzon bileziği ile  adını duyururken  Samsunlular, Sampi ve Bafra pideleriyle metropollerde  restoranlar oluşturmuşlardır ki, bu pidelerden bizim Ordu"da yapılan pideler(yağlı), çok daha lezzetlidir.

       Rize, çayı ve de Rize beziyle anılırken Sinop da, hamsi ve kestanenin önüne adını koymayı başarmıştır. Bunun yanında, şu anda müze olarak kullanılmakta olup geçmişte bir çok ünlü kişinin yattığı Sinop Cezaevi bile, bu ilin adının anılmasında başlı başına bir vesile olmuştur.

      Çorum leblebisi, Afyon sucuğu, Tekirdağ rakısı, Gaziantep baklavası, ve Isparta halısı imalat yerlerinin adıyla markalaşmış olarak pazarlanmaktadır.

      Bunun yanında Safranbolu,Beypazarı tarihi evleri; Ürgüp ise peri bacaları ile ünlenmiş beldelerdir.

      Ben şahsım adıma;Safranbolu, Beypazarı ve Amasya"daki tarihi evlerin  turistik cazibesini gördükçe,  bir zamanlar Boztepenin  eteğine inci gibi dizilmiş, önlerinde genellikle mandalina ağaçları olan bahçeleriyle, beyaz badanalı tarihi evlerin kişisel rant uğruna heba edilmesinin ne hovardaca bir sorumsuzluk olduğunu düşünmeden edemiyorum.

      Bugün Ordu ilimizin adını Türkiye genelinde insanlara  çağrıştıran Ordusporumuz ve “Ordu"nun Dereleri” türküsüdür.

            Ancak bunların da ilimiz ekonomisine fazla bir katkı sağladığını söyleyemeyiz.

      Son zamanlarda ise yerel medyadan takip ettiğim kadarıyla Ordu ilimiz, bir markalaşma arayışı sonucunda ”Oksijeni” marka olarak seçmiş.

      Elbette ki bizim yaylalarımız tüm Karadeniz illerinin yayları gibi oksijen deposudur. Öyle ki, yayla mevsimi sonunda yayladan dönen çocukların,bol oksijenli havanın etkisiyle kızarmış ve çatlamış yanakları, yıllar sonra hala belleğimden silinmemiştir.

        Ne var ki, ülkemizde oksijen denildiğinde ilk akla gelen yerler Kaz Dağları ile Edremit Körfezindeki Altınoluk ve Muğla ilinin Datça beldesi gibi yerlerdir.

      Bu yerlerdeki oksijen durumu ile bizim yaylarımızdaki oksijen mukayese etmeye muktedir değilim. Ancak,  bahsettiğim yerlerdeki  otel,pansiyon gibi konaklama yerleri ile bunlara ait tesisler, bizim yaylalarımızda olmadıktan sonra oksijeni marka yapmakla sadece kendimizi avutur ve buraların havasındaki oksijeni  bol bol,  kendimiz teneffüs etmekle yetiniriz.

       Oksijenle markalaşmayı, turizm sektöründe  il ekonomisine bir oksijen  olmasını düşünüyorsak mutlaka bununla ilgili olarak, en başta ulaşım olmak üzere gerekli alt yapının oluşturulması gerekir.

      Daha sonra yatırımcılar teşvik edilerek yaylalara,doğasına uygun konaklama yerleri ile bu yerlere ait her yaşa hitap edecek sportif tesisler  ve eğlence mekanlarını da katılmalıdır.

       Bütün bunlar tamamlandıktan sonra, yayla kültürü hakkında medya aracılığı ile toplum bilgilendirmeli ve tanıcı programlar yapılmalıdır.

       Bugün, Trabzonlular Uzungöl"ü ;  Rizeliler ise Ayder yaylasını turizmde pekala değerlendiriyorlar. Ordu"nun yaylaları da turizm için neden bir potansiyel olarak düşünülmesin ki ! 

                     Koyununa,kuzusuna;suyuna, havasına

                           Ankara"dan selam olsun Çambaşı Yaylasına !

Önceki ve Sonraki Yazılar