Salih KALYONCU
Ekonomideki dengesizlik ...
Ekonomideki dengesizlik
iki kutuplu bir dünya yaratıyor
Ekonomi insana endekslidir. Onun refah ve mutluluğunu esas alır.
İnsansın ekonomi olmaz. Ekonomik politika, insanı dikkate almak zorundadır. Hedefi de, amacı da insandır.
Ona iş bulur, aş bulur. Eğitim ve sağlık gibi temel ihtiyaçlarını giderir.
Çağın gerektirdiği onurlu, huzurlu ve mutlu hayatı yaşatacak tedbirleri alır.
Bilindiği gibi ekonomi ilminin muhtelif ilimlerle ilişkisi vardır. Demografi, istatistik, matematik, tarih, sosyoloji, psikoloji, felsefe ve coğrafya vs. gibi. Ancak en yakın ilişkisi kültür'ledir.
Kültür yaşama biçimi hayat tarzıdır. Yarattığımız maddi ve manevi değerler bütünüdür.
İnsanda iki türlü ben (ego)vardır. Birisi doğuştan kazanılan ben, yani biyolojik ben"dir. Diğeri ise çevreden, okuldan aileden kazanılan, ben"dir. Buna da sosyolojik ben diyoruz. Bu iki ben insan beyninde uyumlu ise normal, uyumsuz ise anormal ( akli dengesi bozuk) ,insan meydana gelir.
Tıpkı bunun gibi ekonomi ile kültür arasında da bir ilişki mevcuttur.
Her ekonomik sistemin bir kültür temeli vardır.
Milletler, ülkeler, bölgeler ve insanlar arasındaki farklılıkların varlığı, insanların varlığı kadar hakikattir.
Tarihin derinliklerinde, insanlığın dününde bu farklılıkların yaşandığı ancak hissedilmediği dönemleri yaşadığımız bir hakikattir.
Ekonomi sınırlı olan kaynaklarla, sınırsız olan insan ihtiyaçlarını karşılamaya çalışır( dünya böyle kabul ediyor).
Kaynakları sınırlı, ihtiyaçları sınırsız kabul ederseniz şimdi olduğu gibi, acımasız, insafsız ve merhametsiz bir kavganın, çekişmenin ve rekabetin meşruiyetini tanımış olursunuz. Emperyalizmin tarihi bu düşüncenin kabulü ile başlar.
Milletler arası ekonomik denge o kadar bozuldu ki zenginler, zengin olacaklar ve fakirlerden oluşan iki kutuplu bir dünya meydana geliyor.
Ülkeler devletler ve insanlar arasındaki bu dengesizliklerin temel sebebi, hayatın hakikatini kavramada saklıdır.
Bakınız ekonomimizin genel kabullerini değiştirirsek, ekonomiye bakış açımızı farklılaştırırsak, hem bireysel hem de toplumsal algılamamızın değiştiğini göreceğiz.
Bunun için yapmamız gereken şudur
Dünya'da sonsuz ve sınırsız kaynaklar mevcuttur. Bu kaynaklar herkese yeter. Çünkü insanların ihtiyaçları ( maddi ve manevi ) sınırlıdır. Sınırlı ihtiyaçlar, sınırsız kaynaklarla karşılanır, kavgaya gerek yoktur.
Sınırsız olan insanının ihtiraslarıdır. Bütün mesele bu ihtirasları sınırlamak. Onun içinde kullanacağımız araçlar mevcuttur.
İşte ekonomik sistemimizi bu kabulün üstüne inşa eder, ondan sonrada ekonomik bakış açımızı bu zaviyeye ( açıya) ayarlarsak sadece ülkemizin değil, insanlığın yaşadığı ekonomik dengesizlikleri dengeye getiremesek bile, inanın dengede tutarız.
Farklılıklarımız, zenginliklerimiz olur.
Kimse farkı fark etmez.